35 yaşıma gelip, yeme düzenimi bir türlü oturtamayınca, üzerine bir de başka sorunlar da binince düzenli olarak bir psikolog ile görüşmeye başlamıştım. Kendisinin de kilo sorunu olması ve bu konuda bayağı kafa yoruyor ve araştırıyor olması benim için önemliydi. Bir süre sonra bir konferansa gitti ve geldiğinde haberler kötüydü. Obezite hastalarının sadece %5'i fazla kilolarını verip daha sonra bu kilolarını koruyabiliyorlardı. Onlar da genellikle sağlıklı beslenme ve egzersizi hayatlarının odağına yerleştirebilen gruptandı. Tek ümit ışığı da zayıflama ameliyatları yani bariatrik cerrahi idi.
Bunu duyduğumda tam bir diyetisyenle rejime başlamak üzereydim ve bu sefer başarılı olacağımdan emindim. Psikoloğuma biraz sinirlenip konuyu kafamda kapattım. Eşimle birlikte diyetisyene gitmeye başladım. Bir kaç ay herşey iyi gitti; yaklaşık 25 kilo vermiştim ki tatile çıktık, döndük, eşimin bir arkadaşı bizi ziyarete gelip bir hafta kaldı, yenildi içildi. Bu arada rejim yapabilmek gittikçe zorlaşıyordu. Çok sıkılmıştım. Daha çok kaçırmaya başladım, diyetisyen randevularını aksattım derken, bırakıverdim. Hatta karı koca bırakıverdik.
Bu sırada psikoloğumun bu tür bir ameliyat olması ve gün geçtikçe incelmesi, konuyu benim de kafama sokuverdi. Acaba... ben de olabilir miyidim acaba? İşe yarar mıydı? Ölmez miydim? İşte bu soruların cevaplarını aramaya başladım ve kısa bir süre sonra ameliyat olmaya karar verdim.
No comments:
Post a Comment